KANAL İSTANBUL'DAN ELEKTRİK VE TATLI SU ÜRETİLMESİ




                    KANAL  İSTANBUL ve ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ            
                       NAM-I DİĞER TÜRKİYE’NİN  ENERJİ KAZANIMI
               Kanal İstanbul Projesi Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 29.04.2011 tarihinde açıklanmış ve “Çılgın Proje” olarak Tüm Dünya ’ya tanıtılmıştır. Başbakanımız Sayın Erdoğan tanıtımda , çılgın projesinin adının ‘Kanal İstanbul’ olduğunu belirterek, ”İstanbul ,içinden deniz geçen iki şehre dönüşecek. Avrupa Yakası’nda Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal açacağız” demiştir. 
Kanal İstanbul projesinin inşasının yapılacağı yerlerin Marmara denizinin Silivri  bölgesinden başlamak üzere Karadeniz’e doğru açılacak bir bölge olduğu belirtilmiş ,açılacak kanalın 45-50 km uzunluğunda 150 metre yüzey genişliğinde , 120 metre taban genişliğinde ve 25 metre derinliğinde olacağı görsel basında belirtilmiştir. Kanalın bu bölgelerde açılacağı kesin olmakla beraber , 2 yıl sürecek kanalın zemin etütlerinin yapılıp uygun arazilerden özellikle hazine arazilerinin bulunduğu yerden ve tarımsal ve sulama alanlarının, tatlı su göletlerinin bulunduğu bölgelere zarar vermeden geçmesi planlandığından  kanal açılacak yerler henüz belirgin değildir.Kanalın uzunluğu, genişliği ve derinliği gerekli inceleme ve etüt çalışmaları sonunda saptanacaktır. İki yıl süreceği söylenen etüt çalışmalarının ardından Kanal inşaatının 8-10 yıl süreceği tahmin edilmektedir. Kanalın maliyetinin henüz hesaplanmamış olmasına rağmen takriben 10-15  milyar dolar olacağı  tahmin edilmekte olduğu basın organlarında belirtilmiştir. Kanal İstanbul’un açılması ile , İstanbul boğazından gemi geçişlerinin büyük bir kısmının Boğazlar anlaşmasının gemi geçişleri ile ilgili mevzuat hükümlerinin müsaade ettiği ölçüde  kanal İstanbul’a aktarılacağı ve İstanbul boğazının deniz trafiğinin azaltılması ve boğazın turistik gezi teknelerinin seyrine müsait bir ortama dönüştürülmesi düşünülmekte ve araştırılmaktadır.
İstanbul’un çarpık kentleşmesi ve deprem yönetmeliğine aykırı yapıların yıkılarak buralarda yaşayan İstanbulluların açılacak kanal çevresinde inşaatı yapılacak olan  deprem yönetmeliğine uygun depreme dayanıklı güvenli konutlara taşınmaları sağlanacaktır. Kanal çevresinde Uluslar arası Hava meydanı ve Uluslar arası Deniz Ticaretine açık limanlar ve bu limanın hemen yanı başına Uluslar arası yatırımlara açık İhtisas Serbest  Bölgelerinin kurulması  ile Turizmin gelişimine yönelik  bölgelerin, kongre ve fuar merkezleri ile uluslar arası alışveriş merkezlerinin yapılması planlanmıştır. Kanal bölgesine İstanbul’un  hemen yanında  ikinci bir şehir merkezinin yaratılması , her tür yerleşim alanlarının ve ileri şehir plancılığına yönelik kalıcı alt yapı çalışmalarının gerçekleştirilmesi  düşünülmüştür. 
Bunların hepsi çok güzelde , en önemli olan şey, açılacak olan bu muhteşem kanalla birleştirilecek Karadeniz ve Marmara Denizinin   çok muhteşem gücü olan alt ve üst akıntılarından potansiyel enerjisinden elektrik enerjisi elde edilmesi için   ELEKTRİK ENERJİ ÜRETİM TESİSLERİ yapımının “kanal İstanbul “üzerinde inşa edilmesi ve ekonomimize kazandırılması konusu üzerinde  hiç durulmamış veya akıllara gelmemiştir. 
                      Sayın Başbakanımız  Recep Tayyip Erdoğan’ın  “ Kanal İstanbul “  projesine önemli bir katkı sağlayacak tarafımızdan TPE’de 04/05/2011 tarihinde 2011/04331 ile patent altına alınmış Türkiye Ekonomisine çok yüksek getiri sağlayacağına inandığım “KANAL  İSTANBUL “ ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİM TESİSLERİ PROJESİNİ Sayın Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğüne  sayın Başbakanımıza sunulmak üzere teslim edilmiştir. 
                     Bilindiği gibi, on binlerce  yıl önce  Karadeniz irili ufaklı birçok Akarsuyun sularının toplandığı tatlı su gölüydü. Seyyahların deyimi ile  kıyıları dört kulaç aşan ve gitgide kabaran muhteşem bir göldü. Ancak, kabaran bu gölün suyunu boşaltacağı yer  gerekliydi. Binlerce yıl önce kabaran gölün baskısı ve  üçyüz yılda bir meydana gelen büyük depremlerin tetiklemesi ile şimdiki İstanbul boğazının olduğu bölge yarıldı ve  Ege Denizinden gelen sularla  bir iç deniz olan Marmara Denizi ile Karadeniz birleşti ve tatlı sularını Marmara Denizine üstten akıttı. Bu arada Ege Denizinden beslenen  çok tuzlu Marmara suları da dipten Karadeniz’e doğru akmaya başladı ve iki deniz arasında  doğal denge oluştu. Karadeniz’in   Marmara Denizine yüksekliği Dört kulaçtan  40 cm’e düştü. 
Ancak, içinde bulunduğumuz yüzyılda  Dünyamızda oluşan küresel ısınma ile kutupların  ısınması ve buzulların hızla erimesi akarsuların debisini artırdı ve denizlere daha fazla sular akmaya başladı. Son on yılda özellikle Kuzey Avrupa’dan beslenen ve Karadeniz ile Ege Denizine akan su taşkınlarının çevre felaketlerine sebep olduğunu ve denizleri kabarttığını yakınen görmekteyiz. Yani , Karadenizin her yıl artan bir kabarması vardır ve bu kabarma İstanbul boğazındaki üst akıntı hızıyla kendisini göstermektedir. Karadenizden İstanbul boğazına giren yoğunluğu tatlı su nehirlerine oranla fazla olan üst akıntı suyu 2009 yılı  ölçümleri ile 260 kilometreküp/yıl’dır. Marmara’dan İstanbul boğazı yoluyla Karadenize alt akıntı yoluyla akan su  123 Kilometreküp /yıl’dır.
**********************************************************
Kazanç Bilançosu        Km³    %        Kayıp Bilançosu         Km³  
akarsular                   336    53.16       Buharlaşma             340           53.80
Yağış                        120   18.99        Azak’tan Giden           32             5.06
Azak’tan Gelen           53     8.39                                                    
KARADENİZE  GİREN                       KARADENİZDEN ÇIKAN
Boğaz’dan AlttanGiren 123   19.46   Boğaz’dan üstten Çıkan  260         41.16
TOPLAM                   632  100.00      TOPLAM                  632
**********************************************************
         Karadeniz’den üst akıntı yoluyla Marmara’ya akan su Tuna nehrinden 57 kilometreküp/yıl fazladır. Dünyanın en büyük nehri olan Amazon nehrinin 378 kilometreküp/yıl olan suyunun debisi ile karşılaştırıldığında İstanbul boğazı su akıntısının dünyanın en önemli nehirlerinin başında geldiği  tartışmasızdır. Üstelik , Marmara’dan Karadeniz’e doğru akan alt akıntı sularının 123 kilometreküp/yıl olduğu ve Karadeniz ve Marmara’nın karşılıklı akan  alt ve üst akıntılarının toplamının 383 kilometreküp/yıl olduğu ve ayrıca Karadeniz’in İstanbul Boğazından geçen üst akıntı suyunun %0,18 olan ve alt akıntı suyunun ise %0.22 olan tuzluluk oranı dikkate alındığında tuzlu suyun itme gücü ve  nispeten tatlı sudan daha tuzlu suya geçerek oluşan  osmotik basınç  yönünden de  İstanbul boğaz suyunun mekanik enerji elde etmede kullanılacak potansiyel gücünün dünyanın en büyük nehri olan Amazondan bile fazla olduğu görülmektedir. (Osmotik basınç, yoğunluk farkı nedeniyle oluşan bir çekim kuvvetidir) İstanbul Boğazının alt ve üst akıntı  suyunun  Potansiyel gücünün ortalaması 12.144 m3/sn’dir ki bu suyun osmotik basıncı da –osmotik potansiyel gücü- hesaba katıldığında muazzam bir potansiyel güçtür.Tabii ki bu güç yılın belli aylarında artış , bazı aylarında azalış göstermektedir. İstanbul boğazının bu osmotik potansiyel gücü açılacak Kanal İstanbul’la yarıya yakın oranda azalacak olduğu düşünülse bile küresel ısınma nedeniyle akarsuların taşıdıkları artan su sebebiyle taşkınlığı ve denizlerin kabarması ile Atlas okyanusundan Akdenize ve dolayısıyla Karadenize akan suyun fazlalaşması İstanbul Boğazı ve Kanal İstanbul’dan geçecek üst ve alt akıntı sularının debisini artıracaktır(Kanal İstanbul'un 60 metre ve daha derin açılmasında alt akıntı söz konusu olabilecektir). Ayrıca, yapımına başlanacak Kanal İstanbul’un İstanbul boğazından çok dar ve daha uzun olması ve inşaatı sırasında elektrik üretimine uygun su altı hidroelektrik barajların ve tek veya çift yönlü su altı oluklu türbinlerden oluşan enerji santrallerini harekete geçiren  suyun akış  ve düşüm hızını artıracak hesaplamaların  buluş kapsamında kanal ölçülerinin mühendislik çalışmaları aşamasında hazırlanması dikkate alındığında kanalın suyunun debisinin çok verimli Elektrik üretim santralleri kurulması için elverişli olacağı görülecektir. Kanalın uzunluğunun 45 km ile 56 km arası olması ve genişliğinin 150 metre olacağı ve derinliğinin de sadece 25 metre düşünülerek tespit edilmiş  olması halinde bu su yolundan geçecek tek yönlü karadeniz suyunun çok hızlı olması elektrik üretim santrallerindeki enerji üretimine çok uygun olduğu sonucunu getirecektir. Kanal İstanbul’un hem gemi geçişlerine elverişli olması ve hem de üst ve 60 metre derinlikten sonra alt deniz suyu akıntılarının oluşturduğu osmotik basınçlı potansiyel gücünün hidroelektrik santralleri ve tek veya çift yönlü su altı oluklu türbinlerden oluşan enerji santrallerine uygun olması için açılacak kanal suyunun  potansiyel gücünün tespiti yönünden mühendislik çalışmalarına katkı sağlamak ve fikir vermesi açısından  genişliğinin 150 metre veya daha fazla mı.. ve derinliğinin  25 metre mi yoksa 60 metre mi olması gerektiği her iki denizin fiziki yapısının incelenerek amaca göre hesaplanması gerekmektedir.
Şimdiye kadarki açıklamalarda Karadeniz ve Marmara arasındaki İstanbul Boğazı ve yapımına başlanacak Kanal İstanbul ile de her iki denizdeki suların yer değiştirdiğini ve yüzyıllar boyunca hızını artırarak yer değiştireceğini eldeki verilerden görerek bu suların potansiyel enerjisinin Kanal İstanbul projesi kapsamında ele alınarak  Elektrik enerjisine çevrilmesi gerekmektedir. Yani, “su akar Türk bakar “ sözünü tarihin derinliklerine gömme zamanı gelmiştir. Bu sözü İstanbul Boğazından asırlardır akan su yönünden  söyleyecek  olmamız haksızlık olacaktır. Çünki, İstanbul boğazından akan sudan çok yüksek elektrik enerjisi elde etmek  mümkün olmasına rağmen  Boğazdaki deniz trafiğinin yoğunluğu ,  İstanbul Boğazının Uluslar arası Deniz Trafiğine Boğazlar anlaşması ile bağlanmış olması , Deniz üst akıntısının İstanbul boğazının doğal yapısından dolayı kontrolsüz olması , deniz yüzeyinde dubalı daldırma sistemle sualtı oluklu türbinlerle elektrik enerjisi üretimini mümkün kılmamaktadır. Deniz trafiğini engellemeyecek alt akıntı yönünden su altı hidroelektrik santrali veya oluklu türbinlerle sabit santrallerin kurulmasının mühendislik açısından her türlü yapım zorluğuna rağmen mümkün olması, ancak maliyetinin çok yüksek boyutlarda olacağı için ekonomik yönden uygun olmaması, İstanbul Boğazı için “su akar Türk bakar” sözünü her zaman geçerli kılacağı kanaatindeyim. 
Ancak, yapımına yakın zamanda başlanacak olan  Kanal inşaatı sırasında zemine  tarafımızdan yapım yöntemi belirlenen şekilde sualtı Hidroelektrik santralleri ile dağıtım şebekelerinin ve yerine göre  sualtı oluklu türbin gruplarının ve eklentilerinin kanal inşaatı sırasında yapılması ve kanala su verilerek iki denizin birleştirilmesi ile tam kapasite elektrik enerjisi üretimine başlayacağından hiç şüphemizin bulunmadığını belirtmek isterim. İşte bu noktada artık “ su akar Türk bakar sözünü” ortadan kaldırmamız gereklidir. 

KANAL İSTANBUL'DA OLUŞACAK AKINTIDAN ELEKTRİK ÜRETİMİ


A-OKYANUS TİPİ SUALTI TÜRBİNLERLE ÜRETİLMESİ 
B-SUALTI HİDRO ELEKTRİK SANTRALLERİ İLE ÜRETİLMESİ 
Olarak düşünülmüş ve projelendirilmiştir.

A-OKYANUS TİPİ SUALTI TÜRBİNLERLE ÜRETİLMESİ 

KANAL İSTANBUL VE İSTANBUL BOĞAZIN’DA ALT VE ÜST    AKINTILARIN ÇEVİRDİĞİ  ÇİFT YÖNLÜ ÇALIŞAN OKYANUS TİPİ SUALTI   TÜRBİNLERİN  KURULUMU  TASARIMI  
                 
                         

 (1) Dinamo ve Jeneratörlerin bulunduğu  Üretim ve Depolama Binası
 (2) Su altı oluklu Türbinler. (her birinin çapı 5 metre)
 (3) Türbinlerin monte edildiği türbin yuvaları
        (4) Asansör ve Elektrik Dağıtım binası
Marmara suyunun Karadenize  doğru alt akıntısı ;
Marmara’ya  yılda Ege Denizi ve çevre akarsulardan 200 km3/yıl su girer. Buharlaşmalardan sonra 123 km3/yıl suyun  İstanbul Boğazından ve kanal İstanbul’dan geçeceği varsayılırsa ;
Marmara  suyunun boğazlardan  alt akıntı olarak geldiği alttan
Karadenizine doğru  aktığı ve suyun tabandan   16 metre derinliğe kadar indiği,
İstanbul Boğazı ve Kanal İstanbul’un toplam uzunluğu 75 Km olduğu,
İstanbul Boğazı  ve İstanbul kanalından günde 960.000 m3 suyun Karadeniz’den Marmara’ya aktığı düşünülürse;
123.000.000 m3/yıl = 337.000 m3/gün = 4,5 metre yüzeyden derinliğe       
          365                            75. mt          doğru alanı kaplayan                         Karadeniz suyu Marmara’ya  hızla akmaktadır. (dip çökelti yüksekliği üzerinde)
 
İstanbul Boğazlarından ve Kanal İstanbul’un her ikisinden  akan  tuzlu alt ve nispeten daha az tuzlu  üst akıntıları karşılaştıkları boğaz ve kanal boyunca birbirlerine yoğunluk farkı nedeniyle oluşan bir çekim kuvveti yani Osmotik basınç oluşturarak  üst  yüzeyden  9,5 metre aşağı ve tabandan 4,5 metreden yukarıda oluşan ara tabakada birbirlerine zıt yönde çekim gücü yaratarak enerji yüklü bir tabaka oluşturmaktadırlar. İşte bu tabaka sualtı hidroelektrik santrallerde su toplama düzenekleri ile eğimli su düşürümü yaparak elde edilecek enerjinin en ideal bölgesidir. Ayrıca bu bölge çift yönlü sualtı  oluklu türbinlerinin hızlı ve dikey gelen akıntılarla en iyi verim sağlanacak akışkan tabakadır. Alt akıntılardan  bu verilere göre  tek bir santraldan elde edilecek Yıllık Elektrik enerjisi üretimi (kwh/yıl) ;
175 adet oluklu türbinin elde edeceği enerji x 5 MW   = 875 MW gücünde  veya santral bölgesindeki akıntı hızının düşük olması durumunda ;
175 adet oluklu türbinin elde edeceği enerji x 3 MW   = 525 MW gücünde doğrudan elektrik enerjisi elde edilebilecektir. 
          
 
          Sualtı okyanus tipi türbinlerin temsili görünümü ve yanda türbin tipi 
          (her biri santral bölgesinin akıntı hızına göre1- 3 ve 5 MW gücünde türbinler) 
Sualtı oluklu türbinlerinden oluşan santraların 14.000 adedinin akıntı hızını kesmeyecek 625 METRE aralıklarla 80 SANTRAL kurulması halinde kanalın dip akıntısından ortalama  56.000 MWh/yıl  ve 70  milyar kWh/yıl  aralığında kurulu güç oluşturup doğrudan elektrik enerjisi üretilmesi mümkün olacaktır. 
Bu durumda sualtı elektrik santrallerinden Türkiye elektrik enerjisi tüketiminin tamamı karşılanabilecek olup, Sualtı oluklu türbinlerin sayısı artırılarak gelecek yıllardaki Türkiye Elektrik Enerjisi tüketiminin tamamı karşılanabilecektir. 
                      
Kanal İstanbul’da Elektrik üretiminde kullanılabilecek okyanus tipi akıntı Türbin tiplerinden örnekler.  

B-SUALTI HİDRO ELEKTRİK SANTRALLERİ İLE ÜRETİLMESİ 

SU ALTI  HİDRO ELEKTRİK ÜRETİM SANTRALİ  OLARAK  TASARIMI YAPILAN PROJENİN   YILLIK ELEKTRİK ÜRETİM HESAPLAMALARINA
İLİŞKİN VERİLER 
2011 Aralık itibariyle Türkiye’nin  kurulu gücü 52.310 MW. Bunun 46,3′ü (% 38,9 + % 7,4) devletin kontrolündedir. % 30,31′i ise serbest üretim şirketlerinin elindedir. Kurulu gücün, % 32,5′i hidrolik (su), % 31′i doğalgaz, % 22,5′i kömür ve % 3′ü rüzgâr kaynaklarından oluşmaktadır.
Türkiye brüt elektrik enerjisi tüketimi 2008 yılında 198,1 milyar kWh olarak gerçekleşirken 2009 yılında bir önceki yıla göre %2,42 azalarak 193,3 milyar kWh, elektrik üretimimiz ise bir önceki yıla göre (198,4 milyar kWh) %2,02 azalarak 194,1 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir.Şimdi ,2011 verileriyle Elektrik üretimi ise 209 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir.  Elektrik tüketiminin 2020 yılında ,yüksek senaryoya göre , yıllık yaklaşık %8 artışla 499 TWh'e, düşük senaryoya göre ise yıllık ortalama %6,1 artışla 406 TWh'e ulaşması beklenmektedir. 
Elektrik piyasasının serbestleştirilmesi hedefi doğrultusunda, 4628 sayılı Kanunla yeni üretim yatırımlarının özel sektör tarafından yapılması öngörülmüştür. 2002-2009 döneminde ülkemizin elektrik üretimi kurulu güç kapasitesi 31.750 MW'den 44.600 MW düzeyine ulaşmıştır. 2011 Aralık itibariyle Türkiye’nin kurulu gücü 52.310 MW dolayındadır. 
          SU ALTI  HİDRO ELEKTRİK ÜRETİM SANTRALİ  OLARAK  
          TASARIMI YAPILAN PROJENİN   YILLIK ELEKTRİK ÜRETİM 
                                            HESAPLAMALARI 
 
                       KANAL İSTANBUL VE İSTANBUL BOĞAZIN’DA ALT VE ÜST     
                 AKINTILARIN YÜKSEKTEN DÜŞÜRÜLEREK  (DERİNLİĞİN 60 METRE
    OLMASI DURUMUNDA)TÜRBİNLERİN  HIZLI  DÖNDÜRÜLMESİNİ SAĞLAYAN            DÜZENEK VE SUALTI HİDROELEKTRİK   SANTRAL İNŞAAT  TASARIMI   
                     04/05/2011 tarih  TPE: 2011/04331  Patent Tescil No.   
                                                                                          
 
 
               
(1) Türbin ve Dinamo ve Jeneratörlerin bulunduğu Bina 
(2) Türbinler.(Yatay veya dikey sualtı hidroelektrik santral türbinleri) 
(3) Türbinlere inen boru girişleri 
(4) Kanal İstanbul veya Boğazın üst akıntılarını toplayan ızgaralı su toplama düzeneği. 
(5) Su toplama düzeneğinden Türbinlere su girişini sağlayan borular
(6) Türbinlerden alt akıntı yönünde su tahliye boruları 
(7) Duvarla set çekilmiş  Toprak zemin 
(8) jeratörler ile Asansörlerin bulunduğu Elektrik Depolama ve dağıtım Binası.
(9) Kanal Tabanı , alt akıntı bölgesi .
     (10)   Kanal veya Boğazın alt akıntılarını toplayan ızgaralı su 
        toplama düzeneği.
    
  
Şekil : 1/1- Karadeniz kanal girişinde Karadeniz az tuzlu suyu ile ege suyunun  Osmotik basınç ile akıntı 
Türkiye’nin  yıllık Elektrik Enerjisi tüketimi   ; 2010 yılında 209 milyar 389,5 milyon kWh. Kurulu Gücü 52.310 MW’dır.
Karadeniz suyunun Marmara’ya doğru üst akıntısı ; 260 km3/yıl
Marmara suyunun karadenize doğru alt akıntısı      ; 123 km3/yıldır.
Şekil;1 ve 1/1’de görülen çizimlerde , Sualtı Hidroelektrik santral projesinde , santralın tabana oturacağı  derinlik deniz yüzeyinden 60 metre olarak düşünülmüştür. 60 metre tabana inşası yapılacak 10 metre yüksekliğindeki türbin binasına dikey yada yatay konumda salyangoz türbinler veya tekniğin son geliştirdiği türbinler monte edilecektir. 
Türbin Binasının içine monte edilecek Türbinlere su girişini sağlayacak çelik boruların su toplama düzeneklerinin  altından   türbinlere kadar düşey
uzunluğu  25 metredir.  Su toplama  düzenekleri ise 10 mt yüksekliğinde olup uzunluğu ise  kanal genişliği boyunca uzanmaktadır.  
P=9,81.Q.H.γ (KW) (1)         
P= Elektrik üretimi 
Q= Akımın verimi(debisi) m3/sn
H= Akımın geçtiği yolun düşüm yüksekliği (m)
9,81 Durağan çarpan
1.018 Üst akıntı tuzluluk çarpanı 
1.022 Alt akıntı tuzluluk çarpanı 
Formülü ile hesaplanacaktır.
VERİLER   : 
Nehirler yoluyla Karadeniz’e yıllık tatlı su girişi 336 km³/yıl dır. Bunun en önemli kısmını Tuna Nehri oluşturmaktadır. Tuna’dan boşalan suyun hacmi 203 km³ civarındadır.  Ayrıca Dinyester ve Bug Nehirlerinden 54, 7 km³ lük bir su boşalımı olur. Anadolu kıyılarından Karadeniz’e en fazla su boşalımı, Sakarya, Kızılırmak ve Yeşilırmak’tan olup, her biri yaklaşık olarak yıllık 6 km³ lük hacme sahiptir.
 Karadeniz suyunun Marmara’ya doğru üst akıntısı ;
Karadeniz'e yılda çevre akarsulardan 336 km3/yıl su girer. Karadeniz’de buharlaşma  azdır. Buharlaşmalardan sonra 260 km3/yıl suyun  İstanbul Boğazından ve kanal İstanbul’dan geçeceği varsayılırsa ;
Karadeniz suyunun boğazlardan  üst akıntı olarak geldiği ve 40 cm yüksekten Marmara Denizine doğru  aktığı ve suyun yüzeyden  16 metre derinliğe kadar indiği, İstanbul Boğazı ve Kanal İstanbul’un toplam uzunluğu 75 Km olduğu, İstanbul Boğazı  ve İstanbul kanalından günde 960.000 m3 suyun Karadeniz’den Marmara’ya aktığı hesaplandığı;
260.000.000 m3/yıl = 712.300 m3/gün = 9,5 metre     
          365                            75. mt                                   
yüzeyden doğru yoğun olarak alanı kaplayan derinliğe  Karadeniz suyu Marmara’ya  akmaktadır. Bu suyun  tuzlu suya geçiş süreci ile 16 metre derinliğe kadar indiği bilinmektedir.
Açılacak Kanal İstanbul’da monte edilecek  üst ve alt akıntıları toplayan 10 metre enindeki su toplama düzeneklerinin  yüzeyden gemi geçişlerini engellemeyecek derinliğe  inşa edildiği,İnşa edilen su toplama düzeneklerine monte edilen ideal genişlikteki borularla toplanan ağırlığı yoğun tuzlu deniz suyunun 25 metreden Türbinler üzerine düşürüldüğü,Türbinlere düşümü sağlanan güçlü tuzlu suyla mekanik kuvvetin harekete geçirildiği,Türbinlerden tahliye edilen suların Marmara’dan Karadenize doğru olan dip akıntı yönüne salındığı  verileri dikkate alındığında ; 
İstanbul Boğazlarından ve Kanal İstanbul’un her ikisinden  akan  üst akıntılardan tuzlu suyun 0,018 yoğunluklu gücüde hesaba katıldığında  bu verilere göre  elde edilecek Yıllık Elektrik enerjisi üretimi (kwh/yıl) ;
P= 9,81 x 260,000,000 m3/yıl x 25x 1.018 = 64 milyar 912 milyon kWh/yıl olmaktadır. 
İstanbul Boğazı halen akan bir su kanalı olduğundan Hidroelektrik veya diğer santral tiplerinin kurulması oldukça maliyetli ve külfetli olacağından , şimdilik bu projenin  yeni inşasına başlanacak olan  kanal İstanbul Projesinde tatbiki halinde ve kanal açılacak bölgenin su bütçesi dikkate alındığında Karadeniz sularının  1/2’sinin Kanal İstanbul’dan geçen üst akıntı sularından elde edildiği düşünüldüğünden ortalama ;
Kanal İstanbul’da yıllık Elektrik üretimi   ;  32 milyar 456 milyon kWh/yıl olacaktır.
 Bu elektrik üretimi rakamı  sadece kurulacak bir tek su altı Hidroelektrik santralinden sağlanacak enerjidir. 5400 metre aralıklarla Kanala kurulacak  sadece (7ile 10 arası) ve daha fazla santralle Türkiye’nin bugünkü ve gelecek yıllardaki Elektrik Tüketimini tamamen karşılayacak  üretim yapılabilecektir. 
ÖZET             TPE:04.05.2011 Tarih 2011/04331 Patent 
                                                              ÖZET
BİRBİRLERİNE BOĞAZ VE KANALLARLA BAĞLI DENİZLERİN  VE     AKARSULARIN SEVİYE FARKLARI VE/VEYA TUZLULUK YOĞUNLUK
FARKINDAN OLUŞAN  ALT VE ÜST AKINTILARININ KİNETİK
ENERJİSİNDEN FAYDALANARAK ELEKTRİK ENERJİSİ ELDE EDİLMESİ 
                                                           YÖNTEMİ
Deniz ve Akarsuların seviye farkları ve tuzluluk farkları ile rüzgar ve akarsulardan denizlere karışan suların boğazlar ve doğal ve yapay kanallardan yer değiştirmesi ile oluşan alt ve üst akıntılarının kinetik enerjisinden yararlanarak tekniğin bilinen türbin ve/veya  su altı ve rüzgar türbinlerinin kullanılarak elde edilen mekanik kuvvetle elektrik jeneratörünün  harekete geçirilmesi suretiyle elektrik enerjisi elde edilmesi yöntemidir.  
                                               TPE:04/05/2011 Tarih 2011/04331 Patent 
 
                                                        TARİFNAME 

BİRBİRLERİNE BOĞAZ VE KANALLARLA BAĞLI DENİZLERİN  VE   AKARSULARIN SEVİYE FARKLARI VE/VEYA TUZLULUK YOĞUNLUK
FARKINDAN OLUŞAN  ALT VE ÜST AKINTILARININ KİNETİK
ENERJİSİNDEN FAYDALANARAK ELEKTRİK ENERJİSİ ELDE EDİLMESİ 
                                                           YÖNTEMİ
Buluş , Deniz ve Akarsuların tabandan seviye farkları ve tuzluluk farklarından oluşan yoğunlukları    ile rüzgar   ve   denizlerdeki   akıntı olayları   ile suların   hareketi   ve   de 
akarsulardan denizlere karışan  suların boğazlar ve kanallardan yer değiştirmesi ile oluşan 
alt ve üst akıntılarının kinetik enerjisinden yararlanarak tekniğin bilinen su altı ve hava türbinlerinin kullanılarak ve bunlara ilave edilecek suyun hızını artıran düzeneklerle elde edilen mekanik kuvvetle elektrik jeneratörünün  harekete geçirilmesi suretiyle elektrik 
enerjisi elde edilmesi yöntemidir.Bu yöntemle ; Akarsuların doldurduğu denizler ve/veya aralarında seviye farkı bulunan ve/veya tuzluluk oranları değişik olan ve bu sebeple sularında yoğunluk farkı bulunan birbirine boğaz , kanal ve diğer doğal ve yapay  şekilde bağlanan denizlerin birbirlerine doğru oluşturduğu alt ve üst akıntılarının kinetik  enerjisinden yatay veya düşey Pelton veya kaplan tipi Türbinler ve/veya sualtı Türbinler veya sualtı oluklu türbinler ve/veya suda işlevde bulunacak rüzgar türbinlerinin oluşturduğu tek ve/veya gruplar halindeki Türbinleri harekete geçirerek elde edilecek mekanik kuvvetten  tekniğin bilinen tipte jeneratörlerinden elektrik enerjisi elde edilmesidir. Bu yöntemin ilk inşasının uygulanma alanı olarak Türkiye’nin Ulusal karasuları olan  Karadeniz ve Marmara Denizinin birleştiği İstanbul Boğazı ve/veya inşası planlanan ve planlanacak her iki deniz arasında irtibat tesis edecek  bağımsız ve bağlantılı kanallardır. Bu yöntem, Türkiye’nin Ulusal karasuları olan Marmara Denizi ve Ege Denizinin birleştiği Çanakkale Boğazında ve/veya Marmara ve Ege Denizini birleştirmek için inşası planlanacak olan alternatif  kanallarda da uygulama alanı bulabilecektir. Bilinen durumda Türkiye’nin Ulusal sınırlarımızı çevreleyen deniz ve iç denizlerimizdeki tuzluluk oranları ve yükseklik seviyeleri farklıdır. Yöntemin ilk uygulama alanı Karadeniz ve Marmara Denizinin birleştiği İstanbul Boğazı ve İstanbul kanalı olarak tanımlanan Marmara da  Silivri ve Karadeniz kıyılarında Yalıköy arasında açılacağı söylenen “Kanal İstanbul’dur”. Karadeniz bilindiği gibi binlerce yıldır Avrupa ve Asya arasında bir iç deniz olma işlevini sürdürmektedir.  Rusya ve Orta Avrupa üzerinden  Karadeniz’e dökülen debisi yüksek Tuna nehri ve diğer irili ufaklı nehirlerden akan tatlı sularla büyük miktarda beslenmekte olup buharlaşma azdır ve tuzluluk oranı binde 12-18 arasıdır. Karadeniz bulabildiği İstanbul boğaz yoluyla önce  Marmara denizine daha sonrada Ege Denizine sürekli akar .Karadeniz tabanı Marmara denizinin ve Ege Denizinin tabanına göre 0,38 metre ile 0,40 metre daha yüksek seviyededir. Marmara Denizinin tuzluluk oranı ise binde 20 ,Ege Denizinin binde 28-30, Akdeniz’in ise binde 36-38’dir..Marmara Denizinde buharlaşma çoktur ve nehir ve akarsulardan beslenmesi azdır. Bilinen durumda birbirlerine İstanbul boğazı ile bağlı olan her iki denizin yükseklik farkı ,buharlaşma ve nehirlerle beslenmesi ve tuzluluk oranlarındaki farklılık ile yoğunluk farkları ve gelgit nedeniyle İstanbul boğazında Karadeniz’den Marmara Denizine doğru kuvvetli üst akıntı ve Marmara Denizinden Karadeniz’e doğruda hızı nispeten az alt akıntı vardır. Yükselti ve yoğunluk farklılıkları ve rüzgarların yönü ve diğer nedenlerle  alt ve üst akıntıların hızı birbirlerinden farklıdır. Yapılan ölçümlemelerle İstanbul boğazında alt ve üst akıntıların hızı kendi yönlerinden de farklılık göstermektedir. İstanbul boğazındaki en yoğun üst 
akıntının olduğu yerdeki hız kn:8‘dir [4,1155555552 m/sn hızında ].En yoğun alt akıntının olduğu yerdeki hız kn:3,5 ‘dur [1,800555554 m/sn hızında].Yılda birkaç kez rüzgar ve Karadeniz’e dökülen suların azlığı sebebi ile dengeler değişmekte ve akıntı güneyden kuzeye yani Marmara dan Karadeniz’e doğru olmaktadır.  İstanbul Boğazındaki bu mevcut akıntıların yönleri ve hızları ile derinlikleri en yakın emsal olarak yeni inşası planlanan “Kanal İstanbul” Projesinde ve denizlerle bağlantılı kanallarda  kullanılacaktır. Karadeniz ve Marmara Denizinde ki seviye farkının değişmeyip aynı olacağı. Tuzluluk oranları arasında da kanalın açılacağı bölgenin Karadeniz’e en çok su akıtan Tuna nehrine daha yakın olduğu düşünüldüğünde açılacak olan “Kanal İstanbul’dan” üst akıntı olarak geçecek Karadeniz suyunun tuz oranının İstanbul boğazından geçen Karadeniz  tuz oranından daha az olacağı düşünülmelidir. Karadeniz suyunun tuz yoğunluğunun daha azalacak olması ve kuzey rüzgarlarının da hızı düşünüldüğünde “Kanal İstanbul’un” Tuna Nehrine en yakın muslukmuş gibi düşünüldüğünde bu kanaldaki doğal üst akıntının 9-10 knot olacağı alt akıntının ise 3-4 knot olacağı düşünülebilir.Bu buluşun amacı , İstanbul Boğazı ve “Kanal İstanbul” olarak adlandırılan yeni proje ve Türkiye’nin Ulusal sınırlarındaki Denizlerdeki diğer boğaz ve bağlantılı kanallardaki alt ve üst akıntıların doğal akış knotlarının artırılmasına yardımcı olacak teknikleri ve tekniğin bilinen türbin tasarımlarının kullanılarak Türkiye Denizlerinde ve Dünya Denizlerinde üst ve alt akıntılardan faydalanılarak enerji üretimi alanında pilot projelerin yaratılmasını sağlamak ve Elektrik Enerjisi sağlamaktır.Buluşun uygulama alanları henüz proje safhasında olan Türkiye Denizleri arasında kanal açılarak bağlantı sağlayacak olan projeler olacaktır.Bu projelendirilen ve planlanan ve projelendirilecek olan kanallar ve/veya kanalların inşası sırasında yapımı projelendirilecek olan su altı hidroelektrik santrallerinin türbinlerini harekete geçirecek ve verimli çalışmasını sağlayacak üst ve alt akıntı hızlarını en yüksek ve verimli knot hızına çıkarılabilmesi için kanal çalışma alanında alt yapı çalışmalarının inşaat çalışmaları sırasında yapılması gerekecektir.Bilindiği gibi akarsulardaki suyun akış hızının yüksek olması ve en yüksek yerden düşmesi ile kinetik enerjiyi mekaniğe çeviren türibinlerin devir hızı artmakta ve bununla daha fazla elektrik enerjisi sağlanabilmektedir. Bu nedenle , Karadeniz ve Marmara ile diğer boğazlardan ve bu denizlerin aralarındaki bağlantılı kanallardan doğal üst ve alt akıntı olarak akan suların düşümünü hızlandırarak akıntı hızlarını artırarak boğazlar ve kanalların altına inşa edilecek olan tekniğin bilinen tasarımdaki düzenek ve cihazlarından yararlanarak ve bu cihazlara suyun hızının artırılmasını sağlayan düzenekleri geliştirerek elektrik enerjisi elde edilmesine yarayan yöntemin bulunmasıdır.Bu yöntem suların mevcut akış hızından faydalanılması ve artırılmasını amaçladığından projelendirilen yatırım alanlarında ideale ulaşmak için ; a)  İki ayrı tipte kurulacak  Su altı  hidrolik santralının bina ve cihazlarının Kanal alanının derinliği en fazla olan alana kurulması b) Kanalda oluşacak üst ve alt akıntıların kanalın daralarak hızlandığı alana kurulması.c) Kurulacak santralin kanalın en fazla rüzgar alan ve üst akıntıyı tetikleyen alana  kurulması d) üst ve alt akıntıyı kırmayacak ve geriye döndürüp anafor yaratmayacak alana kurulması d) Kurulacak santralin kıvrımlı bölgelere yapılmaması düz ve deniz araçlarının akıntılardan fazla etkilenmeyeceği emniyet açısından tehlike arz etmeyen alanlara kurulması e) Santrallerin kurulacağı alanların heyelan sahası içinde olmaması zeminin sert olması ve tuzlu su ve kimyasallardan etkilenen alan olmaması gerekmektedir. Buluşu yapılan yöntem ve tekniği bilinen tasarımındaki cihazlar ve bunlara yöntemin işleyişi için buluş kapsamında yeni buluşu yapılan düzeneklerin ilavesi ile  buluşa konu yöntemin işleyişi ;
Şekil 1-2-3-4 de ; “Kanal İstanbul’da”ve/veya denizleri irtibatlandıran kanal ve akarsularda İdeal Mekanik enerji yatırımı ve Yüksek Elektrik Enerjisi üretimine ulaşmak için Yatay 
eksenli Pelton ve/veya Dikey eksenli Pelton Türbinler düşünülmüştür. Denizleri birleştiren Boğaz veya açılan Kanal İstanbul’un  alt akıntı bölgesinde bulunan ideal derinliğine tabana oturtulacak şekilde veya tabana gömülü şekilde yatay eksenli  Pelton  ve/veya dikey eksenli Pelton türbinlerinin montajına müsait ölçülerde şiddetli dip akıntılarına mukavim bina ve/veya binalar inşa edilir.(1) Bu binaların içine su alma ağzından (3) türbinlere giren suların knot hızı ve düşme hızına göre dönme devirleri  hesaplanan hacimdeki yatay ve/veya dikey eksenli Pelton türbinler(2) monte edilir. Boğazın ve/veya “Kanal İstanbul’un” knotu yüksek olan üst ve/veya alt akıntılarının deniz hayvanları ve faunasını ve denizin florasını etkilenmeyecek şekilde buluş yöntemi içinde tasarımı yapılan ızgaralarının bulunduğu su tutma ağızlarından (4) sisteme su alınır. Düşme hızının en fazla olacak şekilde imal edilen uzunluk ve genişliğe sahip çelik ve/veya kuvvete dayanıklı  borularla (5)alınan sular  türbinlere dikey ve/veya yatay olarak düşürülür. Türbinlere düşürülerek püskürtülen suların kinetik enerjisi kepçeler üzerine bırakılarak çarklar döndürülür ve türbinler vasıtasıyla mekanik enerji elde edilerek bu enerji sisteme kurulan elektrik jeneratörlerini çalıştırarak elektrik enerjisi elde edilir. Buluşun bu kısmındaki cihazlar tekniğin bilinen tasarımlarıdır. Sisteme giren sular çıkış ağzının akan su yönüne doğru salınarak akıntıların çarpışmasına ve anafora izin verilmez(6). Boğaz ve/veya Kanal İstanbul’un  üst ve alt su akıntılarına kurulan ızgaralı su toplama ağızları buluşun yöntemine dahil yeni buluş ve tasarımdır. Su toplama ağızlarının eni boyu ve derinliği kanalın genişliği ve akıntıların hızına bağlı olarak farklılık göstermektedir. İstanbul Boğazı örneğinden yola çıkıldığında üst akıntıların  Karadeniz’e akan akarsuların mevsimsel fazlalığına göre deniz yüzeyinden 25-30 metre seviyesine kadar indiği bilindiğinden su toplama ağızlarının deniz yüzeyinden 20 metre civarında  dipte ve kanal tabanından 30 metre civarında yükseklikte kuvvete mukavim kalınlıkta çelikten üretilerek üzerine denizin bu seviyesindeki çerçöp ve molozları toplayacak ve sistemin güvenliğini sağlayan ızgaraların monte edilmesi gerekmektedir. Şekil:4 de sistemde kullanılan Pelton Türbinlerin işleyişi gösterilmektedir. 
Şekil:5-6-7’de ;” Kanal İstanbul’da” ve/veya denizleri irtibatlandıran kanal ve akarsularda  İdeal yatırıma ulaşmak için tekniğin bilinen su altı ve rüzgar türbinlerinin üst ve alt akıntı dönüşümlerine uygun olarak iki yönlü çalışan türbinler düşünülmüştür. Bu buluşun elektrik enerjisi üretimi yönteminde kullanılan kinetik enerjinin mekanik enerjiye dönüştürülmesinde ayrı iki denizi ve/veya  akarsuları  birleştiren  Boğaz ve Kanallarda denizlerin tuzluluktan oluşan yoğunluk farkı ve akarsulardan beslenmelerinden doğan fazla suların geçişi sırasında oluşan üst ve alt akıntıların oluşturduğu kinetik enerjinin tekniğin bilinen cihazları ile mekanik enerji ve ötesinde elektrik enerjisine dönüştürülmesi yönteminin sualtı türbinler ve/veya sualtı oluklu türbinler ve  rüzgar türbinlerinin ve/veya diğer mekanik türbinlerin  su altına uyarlanmış düzeneklerinin kullanılarak çözümlenmesi yöntemin bir ikinci yönüdür. Buluşumuz, Dünyada ki denizlerde her türlü  su hareketleri dışındaki birbirine boğaz ve kanallarla bağlı ve/veya bağlanacak farklı kaynaklardan beslenen ve su tutan denizlerin birbirine sularını üstten ve alttan aktarması sırasında oluşan üst ve alt akıntılardan yararlanarak elde edilen mekanik enerjinin elektrik jeneratörleri ve tekniğin bilinen diğer düzenekleri ile elektrik enerjisi üretimine matuf bir yöntemdir. Bu yöntemde şekil :6 ve 7 de ki sualtı  tek ve/veya çift yönlü türbinler  ve  sualtında çalışmaya adapte edilecek rüzgar türbini sistemi ile çalışacak düzeneklerin  boğaz ve “ İstanbul Kanalın” tabanından başlamak üzere yüzlerce ve/veya binlerce türbinin bir araya getirilerek  duvar grubu şeklinde kurulması suretiyle oluşturulan mekanik enerji grubundan elektrik enerjisi elde edilmesi yöntemidir. Bu yöntemde şekil ;5’de görüldüğü gibi alt ve üst akıntının en hızlı knotla seyrettiği bölgede boğaz ve kanalın tabanından başlamak üzere kuvvete mukavim çelik duvara monte edilecek sualtı türbinlerin özelliği(şekil:5) ,üst ve alt akıntılar yön değiştirdiğinde , kıvrık kılavuz paletler dönerek  türbinlerin çalışmasına süreklilik sağlamaktadır. Su altı türbinlerin çalışma sistemi çift yönlü olup (şekil:7)çift yönde de koruyucu ızgaralarla düzeneklerin olumsuz çevre etkilerine karşı çalışma süreklilikleri sağlanmaktadır. Su altı Türbinleri kanal ve/veya boğaz alt tabanından başlamak üzere deniz yüzeyinin en büyük tonajlı gemilerin alt tabanlarının rahatlıkla geçeceği yüksekliğe kadar yapılır.Yöntem Deniz canlıları ve fauna ile floralara ve çevre düzenine duyarlı bir elektrik enerjisi üretim yöntemidir. 
                            TPE:04/05/2011 Tarih 2011/04331 Patent 
 
                                                      İSTEMLER 


1) Elektrik enerjisi üretilmesi  yöntemi olup, şu adımları içerir:
A) Birbirlerine doğal ve yapay boğaz ve/veya  açılmış ve açılacak kanallarla bağlı Denizlerin ve/veya Akarsuların tabandan seviye farkları ve/veya sularının tuzluluk farklarından oluşan yoğunlukları, rüzgarlar ve suların hareketi ile tetiklenen denizler ve akarsulardaki alt ve üst akıntı ile yüzey sularının hareketi ve/veya  suların iki ayrı denizi ve/veya akarsuları birleştiren boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanallardan alttan ve üstten akıntılarla yer değiştirmesi ile oluşan alt ve üst akıntılarının kinetik enerjisinden yararlanılmasıdır. 
B)Deniz ve akarsuların alt ve üst akıntı sularının kinetik enerjisinin, iki ayrı denizi ve/veya akarsuları birleştiren boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanalların alt ve üst akıntı sularının  doğal akış hızı ve/veya akış hızı düşümünü artıran ızgaralı su toplama düzenekleriyle(4) suların kinetik enerjisi artırılarak , boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanalların  ideal derinliğinde tabana inşa edilen şiddetli dip akıntılarına mukavim su altı hidroelektrik santral binalarına (1)  monte edilen tekniğin bilinen yatay eksenli ve/veya dikey eksenli türbinler ve/veya sualtı türbinler ve/veya diğer türbin tiplerinin (2)üzerine kuvvetli dip akıntılarına mukavim çelik  veya beton borularla (5)düşürülen sularla türbinlerin(2) döndürülmesi ile mekanik kuvvet elde edilmesi ve elde edilen mekanik kuvvetle tekniğin bilinen tipteki elektrik dinamoları ve/veya elektrik jeneratörlerinin harekete geçirilerek  elektrik enerjisi üretilmesidir. 
C) Deniz ve akarsuların alt ve üst akıntı sularının yoğun olduğu iki denizi birleştiren boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanalların alt ve üst akıntı hızı yüksek ideal derinliğinde çelik malzeme ve/veya beton malzemelerle veya malzemelerle inşaatı yapılan yuvalara (şekil:5) tek tek veya gruplar halinde yerleştirilerek monte edilen tek yönlü veya çift yönlü çalışan  sualtı oluklu türbinler (Şekil:7) ve/veya su altında çalışmaya uyarlanan Rüzgar türbinleri düzenekleri (şekil:6) ve tekniğin bilinen diğer türbin tipleri kullanılarak elde edilen mekanik kuvvetle tekniğin bilinen tipteki elektrik dinamoları ve/veya elektrik jeneratörlerinin harekete geçirilerek elektrik enerjisi üretilmesidir. 
D)Üretilen elektriğin tekniğin bilinen dağıtım ve depolama düzenekleri ve cihazları ile şebekeye aktarılarak tüketime hazır hale getirilmesidir. 
2- İstem 1’e uygun yöntem olup , özelliği ; A’nın, Birbirlerine doğal ve yapay boğaz ve kanallarla bağlı Denizlerin ve/veya  Akarsuların tabandan seviye farkları ve/veya sularının tuzluluk farklarından oluşan yoğunlukları ve rüzgarlar ve suların ısı farkları ile tetiklenen denizler ve akarsulardaki alt ve üst akıntı ile suların hareketi ve/veya  suların iki ayrı denizi ve/veya akarsuları birleştiren boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanallardan alttan ve üstten akıntılarla yer değiştirmesi ile oluşan alt ve üst akıntılarının kinetik enerjisinin doğal akış hızıyla ve/veya akış hızını artıran ızgaralı su toplama düzeneği ve/veya düzenekleri (4) ile toplanan suların düşümünün hızlanarak sağlanması ile kinetik enerjisinin artırılarak harekete geçirilmesi özelliğini içermesidir. (Şekil:1-2-4) 
3- İstem 1’e uygun yöntem olup, B’nin suların kinetik enerjisinin doğal akış hızıyla ve/veya akış hızını artıran ızgaralı su toplama düzeneği ve/veya düzenekleri (4) ile toplanan suların düşme hızının en fazla olacağı şekilde dizayn edilmiş dip akıntılarına mukavim uzunluk ve genişliğe sahip çelik veya beton borularla (5) düşümünün hızlandırılarak en verimli şekildeki kinetik enerjisinin harekete geçirilerek , boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanalların  ideal derinliğinde tabana inşa edilen şiddetli dip akıntılarına mukavim beton 
ve / veya metal su altı hidroelektrik santral binaları ve/veya binalarına (1) yatay ve/veya düşey eksenli türbinler (2) monte edilerek (şekil:3-4) bunların çalışması ile  elde edilecek mekanik kuvvetten tekniğin bilinen tipte elektrik dinamo ve/veya jeneratörlerinin harekete geçirilmesi özelliğini içermesidir
4- İstem 1’e uygun yöntem olup, özelliği; C’nin ,Deniz ve akarsuların alt ve üst akıntı sularının yoğun olduğu iki denizi birleştiren boğazlar ve açılan veya açılacak doğal ve yapay kanalların  kinetik enerjisinin doğal akış hızıyla üstten ve alttan hareket eden akıntı sularının  C’nin  tek yönlü veya çift yönlü çalışan  sualtı oluklu türbinler (şekil:7) ve/veya su altında çalışmaya uyarlanan Rüzgar türbinleri düzenekleri (şekil:6) ve tekniğin bilinen diğer türbin tipleri iki denizi birleştiren  boğaz ve kanal sularının alt ve üst akıntılarına dikey gelecek şekilde dip akıntılarına mukavim demir,çelik ve diğer dayanıklı metal türbin yuvalarına tek tek veya gruplar halinde yerleştirilerek monte edilir (şekil:5) türbinlere dik gelen yoğun akıntı sularının harekete geçirdiği türbinlerden elde edilen mekanik kuvvetle tekniğin bilinen tipteki elektrik dinomaları ve/veya jeneratörlerinin harekete geçirilmesi özelliğini içermesidir. 
5- İstem 1’e uygun yöntem olup,özelliği ; D’nin A,B,C’deki yöntemlerle üretilen elektriğin tekniğin bilinen dağıtım ve depolama düzenekleri ve cihazları ile kurulan şebekeye aktarılarak tüketime hazır hale getirilmesi  özelliğini içermesidir.
 

KANAL İSTANBUL ‘UN AKINTILI  TUZLU SUYUNDAN TERS OZMOS
           İŞLEMİ İLE 
İÇME SUYU ÜRETİLMESİ FİKİR PROJESİ 
                                    
                                                                       
    Proje Müellifi  :Fikret BİZİMCAN 
                          
        Karadeniz’i Marmara denizine bağlayan Kanal İstanbul’un Proje ve etüt çalışmalarının yapıldığı bu günlerde , Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Başbakanımızın yönlendirmesi ile de , Enerji Bakanlığı ,Ulaştırma Bakanlığı ve Çevre Bakanlığına  daha önce sunduğum  “Karadeniz ve Marmara denizi arasında açılacak kanal İstanbul’da oluşacak  akıntı sularından elektrik üretilmesi” projesi kadar ilginç olan , Kanal İstanbul’dan Türkiye’nin elektrik ihtiyacının büyük kısmını karşılayacak yenilenebilir enerji projemin yanında,  açılacak kanalın istimlak maliyetini “0”a yakın seviyeye indirecek ve kanalın hafriyat masraflarını çok büyük ölçüde azaltacak ve bölgedeki göllerin ve akarsuların kapsadığı alanların fulara ve faunalarını hiçbir zarara uğratmadan yöre tatlı sularını hiçbir kayıp-kaçak olmadan göllerden  ve kaynak ve dere ağızlarından alarak  kanal İstanbul’dan akacak  yüksek debili Karadeniz suları  ile yaratılan yüksek bar’daki basınç altında kanalın akış yönünde kanalın %18 tuzlu suyu ile Terkos gölü ve bu göle dökülen akarsularla gelen tatlı sulara ve kanal boyunca sazlıdereye dökülen tatlı sulara  Küçükçekmece gölüne ulaşana kadar ters ozmos yaptırılarak  yöre göl ve derelerinden elde edilen içme ve kullanma suyunu en az 10 misli artıracak bu patent altına alınan hayırlı projeyi başta sayın Başbakanımız olmak üzere Türkiye’mize ve güzel İstanbul’umuza sunmaktan mutluluk duymaktayım.
       Bilim adamı İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.sayın  Naci Görür , “Seçilmiş olan kanal güzergâhındaki Eosen-Miyosen yaşlı zeminin genellikle sağlam olmayışı ve kayma, göçme, sıkışma ve sıvılaşma gibi olaylara müsait olması nedeniyle kanal içerisinde ve çevresinde yapılacak olan yapılaşmalarda sorunlar yaratacaktır.
-Kanalı çevreleyen karasal alanlardaki akarsu drenaj sistemi zamanla değişecektir. Kanal çevresindeki alanlarda yeraltı su sistemi değişime uğrayacaktır.
-İnşa edilecek kanalın sığ olmasından dolayı muhtemelen burada İstanbul Boğazı’ndaki gibi iki yönlü bir akıntı sistemi gelişemeyecek ve bu nedenle de binlerce metreküp Karadeniz suyu Marmara’ya dolacaktır. Yeni oluşacak olan bu su dolaşım sistemi tüm Marmara’da önlenemez bir kirliliğe neden olabilecektir.
-  Kanal açımı sırasında milyonlarca ton malzeme kazılacaktır. Bu malzeme en yakın yerlerde depolanacaktır. Bölgedeki topografya ve ekosisteme büyük bir zarar verilecektir. Gene de kanal açılması öngörülürse, en uygun yer Büyükçekmece-Durugöl (Çatalca) arasında olmalıdır. Çünkü buranın topografik özellikleri belirli bir eşik dışında daha ekonomik kazı yapılmasına uygundur.” Görüşündedir. ( Milliyet gazetesi.30 NİSAN 2011)
Sayın Prof.Dr.Naci Görür’ün sadece kanalın geçmesi için en uygun yerin Büyükçekmece ve/veya Küçükçekmece-Durugöl(Terkos) arasında olmalıdır tespitine katılıyorum. Ayrıca, kanalın sığ olması(25 m) nedeniyle Karadeniz suyunun tek yönlü akıntı ile Marmara’ya akacağına da katılıyorum. Nedeni ise, Kanal ne kadar çok derinleştirilse derinleştirilsin , Marmara suyu alt akıntı olarak İstanbul boğazındaki yatağından Karadeniz’e akacaktır. Ancak, binlerce metreküp Karadeniz suyunun Marmara denizine dolacağına katılmıyorum. Çünkü, her yıl  260 km3 su istesek de istemesek de , bu kanalı açsak ta açmasak ta zaten Karadenizden Marmara’ya akıyor. Akması gerekiyor. Sadece , Açılacak kanalın hacmi kadar  Karadeniz suyu kanala dolacak ve Karadeniz’in yaklaşık 38 cm olan su yüzey yüksekliği 2 cm aşağıya düşecektir yani, Karadeniz’in suyu,kanalın hacmi kadar azalacaktır. Aynı şekilde Marmara suyunun seviyesi de 1 cm aşağıya düşebilecektir.Ancak, araştırmamın ve proje açıklamamın ileriki bölümlerinde bu bölgenin sadece topografik özelliklerinin ekonomik kazı yapmaya imkan vermek olmadığını bu bölgenin seçilmesinde çok daha büyük ekonomik ve çevresel kazançların olacağını göreceğiz.Yani , bölgenin su kaynaklarının kaybedilmeyip,çok daha mükemmel kazanılabileceğini göreceğiz. 
Terkos Gölü; 
                      -  Ortalama 12 Km uzunluğunda ,5 km eninde 25 km2 
                          yüzölçümünde olan göl , deniz yüzeyinden 2.75 m’dir. 
                      -  Yıl içinde en fazla derinlik 5 metre-En az derinlik 1.80 metredir.
                      -   Ilık Göller sınıfındadır. 
                      -   Terkos Gölünün su bütçesi ; 
TERKOS GÖLÜNÜN  SU BÜTÇESİ  (Km³ /yıl)  
Kazanç Bilançosu             Km³                 %              Kayıp Bilançosu           Km³          
Q: Akarsular                     3.13                53.16          B: Buharlaşma             18.25           
Karamandere                    0.68
Papuç deresi                      0.46
Kızılağaç                            0.72
Kuzulu Dere                      0.19
Büyükdere                         0.08
Kazan deresi                      0.64
Kömürköy                         0.36
P: Yağış                            31.25 km3                                                               18.25   
   
TOPLAM                         34.38 km3                                                               18.25
SU BÜTÇESİ                   16.13  km3
- Terkos gölü su sıcaklığına bakıldığında en yüksek değer Temmuz-Eylül arasında ,en düşük değerde mart ayında hem yüzey hem de derin sularda ulaştığı görülmüştür.Gölde ölçülen sıcaklık değerine göre en düşük sıcaklık olan 8.1 0C olduğu,Terkos gölünün ılık göller sınıfında olduğunu söylemek mümkündür.
Kanal İstanbul’dan akan Karadenizin Tuzlu suyunun  Terkos Gölü, sazlıdere ve Küçükçekmece ve/veya Büyükçekmece gölü ve Bu göl ve gölet havzalarına  dökülen dere ve akarsuların tatlı sularına  ters Ozmotik basıncı uygulayarak  çok yüksek miktarlarda  İçme ve Kullanma Suyu Elde Etmek için ;
                      Tüm doğal sular belli konsantrasyon oranlarında çözünmüş tuz içerirler. Doğal sulara ek olarak endüstride doğrudan kullanıma uygun olmayan tuzlu su üretir. İçerdikleri toplam çözünmüş madde konsantrasyonuna (TÇM) bağlı olarak sular sınıflandırılmaktadır. Buna göre; TÇM<1000 mg="" l="" ise="" tatl="" su="" t="" m="" 1000-35000="" ac="" yer="" alt="" suyu="" 35000="" deniz="" olarak="" adland="" r="" suyunun="" tuzunu="" gideren="" y="" ntemler="" ekil="" 3="" de="" s="" n="" fland="" lm="" kanal="" istanbul="" un="" tuz="" seviyesinin="" 018="" oldu="" u="" bilindi="" inden="" si="" 15="" 000-20="" 000="" olacakt="" div="">
2.3.2. Ters Ozmos Yöntemi
Ozmos terimi, çözelti halindeki bir sıvının kendiliğinden yarı geçirgen bir zardan geçmesi olayını tanımlar. Bu yolla farklı konsantrasyonlara sahip iki çözelti çözüldüğü sıvıdan ayrılır. Bu yarı geçirgen membranlar çok ince bir materyalden oluşmaktadır. İdeal şartlarda bu membran, çözeltiyi inorganik ve organik maddelerden, kolloitlerden, bakterilerden , istenmeyen moleküllerden ve ayrıca iyonlarından ayırarak saf çözelti haline getirir. Çözelti akışı daima seyreltilmiş saf çözeltiye doğru gerçekleşmektedir. Bu akış ozmotik basıncın dengelendiği ana kadar sürmektedir. Bu an çözelti akışının membranın iki yönünde de gerçekleştiği zaman dilimidir. Bu olayda seyrelmeye ulaşma isteği ile, konsantre çözeltide meydana gelen hacim artmasının yol açtığı hidrostatik yüksek basınç arasında dinamik bir denge söz konusudur. Bu hidrostatik yüksek basınç çeşitli konsantrasyonlara sahip çözeltiler arasındaki ozmotik basınç farkına eşittir. Ozmotik basınç iki çözelti arasındaki konsantrasyon farkına bağlıdır. (Marquardt, 1988).
TERS OZMOZDA, tıpkı ozmoz olayındaki gibi farklı konsantrasyonlara sahip iki çözelti, yarı geçirgen bir membranla ayrılmıştır. Konsantre çözelti tarafına dışarıdan ozmotik basınçtan daha yüksek bir basınç uygulanırsa olay tersine döner ve bu duruma ters ozmoz denir(Şekil) Bu durumda sıvı, çözelti konsantrasyonunun
yüksek olduğu taraftan membran içinden geçerek alçak olan tarafa doğru akar. Membran içinden geçen bu çözeltiye permead adı verilir. Basınç uygulanan taraftaki çözünmüş maddeler belli bir maksimum değere kadar yükselir. Meydana gelen yüksek konsantrasyonlu bu çözeltiye konsentrat adı verilir.
2.3.3. Ters Ozmozun Kullanımı
Ters ozmoz yöntemi, gelişen teknoloji ile tuz giderme işleminin yanısıra her türlü arıtma alanında kolaylıkla kullanılabilecek bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Düşük kapasiteli sistemlerde ters ozmoz yönteminin diğer tuz arıtma yöntemleriyle karşılaştırıldığında (iyon değişimi, elektrodiyaliz) daha ekonomik bir yöntem olduğu literatür araştırmasından görülmektedir (Billet, 1981). Sadece tuz arıtımında değil ayrıca organik maddelerin ayrıştırılmasında, belli katyon ve anyon oranlarının ayarlanmasında ayrıcalıklı bir teknolojiye sahiptir. Ters ozmos yöntemi, sahip olduğu, kesiksiz ve otomatik işletme olanağı, faz ve sıcaklık değişimlerinden az etkilenen düşük enerji kullanımı, boyut sınırlanmasının olmayışı, modüler tasarımın yapılabilmesi, kimyasal katkı ihtiyacının olmayışı, ilk yatırım maliyetinin düşük oluşu gibi avantajları nedeniyle geniş bir kullanım alanına hitap eder. 
-Ters Ozmoz ile Deniz suyu veya acı suyun tuzdan arındırılması
Deniz suyu ters ozmos yöntemi ile ekonomik olarak tuzundan arındırılabilir. Tuz oranı ve suyun bileşimi membranların fiziksel ve kimyasal dayanıklılığında önemli rol oynamaktadır. Yüksek tuz oranı ve bunun yol açtığı yüksek ozmotik basınç değerinin, acı su ve deniz suyunda ters ozmosun kullanılabilmesi için 30-80 bar civarında olması gerekmekte ve dolayısıyla maliyet artmaktadır. 30-80 bar civarında bir basınçla akan akıntılı deniz suyu ile çok daha az basınçla akan tatlı akarsuyun aynı yönde birlikte ters ozmosa tabi tutulması durumunda basıncı artırmak için hiçbir başka güç (elektrik) kullanılmayacağından maliyet oranı “0” seviyelerinde olacaktır.  Modüllerin ve diğer tesis parçalarının yapısal olarak belli şartlar taşıması zorunluluğu vardır. Bu yöntemin herhangi bir engele uğramadan kullanılabilmesi için acı suyun veya deniz suyunun ön işleme tabi tutulması şarttır. Ön işlem; membran çeşidi, modül sistemi ve işlenecek suyun bileşimi göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Membranı tıkayan ve zarar veren maddeler tesis çalışma verimini düşürür, membran yapısını ve materyalini bozar. Sonuç olarak permeadda yüksek tuz miktarı oluşur .
Şekil:     
                      KANAL İSTANBUL  GÜZERGAHINDA GÖLSUYU               
              TOPLAMA HAVZASI  VE TERS OZMOS İŞLEMİ 
                                                       İLE 
               TATLI SU TEVZİ İSTASYON  MODELLEMESİ 
                                             (Patent Çizimi)





Şekillerdeki referansların açıklaması 
    (1-A) (A)Denizi
    (1-B) (B)Denizi 
     (1/1)  Kanal giriş ve çıkışları     
      (2)   Tatlı su gölü ve akarsuların toplandığı havza 
(3)   Denizlerle denizleri bağlayan boğaz veya kanal ve/veya su yolu 
    (3/1)  Kanal tabanı
(4)   Tatlı su kaynağı –göl,akarsu ve tatlı su kaynakları- 
(5)   Ters osmoz arıtma su kanalı (tatlı su kanalı) 
     (5/1) Tatlı su kanalındaki osmoz işleminden önceki su seviyesi 
(6)   Ters osmoz filtreleri (membrand)
(7)  Göle Dere ve akarsu girişleri 
(8) Boğaz ve kanalda basınçlı su yönlendirme düzenekleri ve su pompaları
(9) Ters osmoz işlemi(tuzlu su kanalından  tatlı su kanalına arıtılmış tatlı su 
             aktarımı ) ters osmoz kanalındaki tatlı su ile Tuzlu su eşitlenene kadar   Kanal   
       boyunca devam eder. 
    (10)  Kanalın sağ ve/veya  sol yanlarında yapılan ters ozmosu gösteren  şemalar.    
    (11)  Toplam Çözülmemiş Madde (Tuzlu Su% 018 TDS*15.000 -20.000 Mg/lt)
    (12)   Arıtılmış dağıtıma hazır tatlı su deposu
    (13)   Sahil şeridi
    (14)   göl, akarsu ve tatlı su kaynakları tabanı 
    (15)  Membran değiştirme kanalı 
 
KANAL İSTANBUL’UN  TUZLU AKINTI SULARI İLE BÖLGE  TATLI SU KAYNAKLARINDAN TERS OSMOZ UYGULAMASI İLE TATLI  
       İÇME VE KULLANMA SUYU ÜRETİLMESİ HAKKINDA 
                           PATENTLİ PROJE AÇIKLAMASI  
                                         
                                                              ÖZET 
DENİZLERİ BİRLEŞTİREN BOĞAZ VE KANALLARIN   AKINTI SULARINDAN  TATLI SU ÜRETİLMESİ 
Buluş, Denizlerle denizleri  birbirlerine bağlayan  boğazlar ve kanalların  tuzlu  ve her türlü madde ile çözelti halindeki  yüzey ve/veya alt akıntılı  sularının kontrol altına alınan veya kontrol edilmeyen akıntı hızı ve debisi ile kendiliğinden ve/veya pompalama ile oluşan ideal bar basıncı ile ideal boyutlarda  nano ölçekten başlayıp her tür ideal ölçekte yarı geçirgen  membrandan (filtreden) geçerek, membrandın diğer yüzeyi ile temasta olan ve aynı yöne akan farklı konsantrasyonlara sahip  tatlı su kaynaklarına  veya  her türlü akarsulara ve/veya şehir şebeke sularına, inorganik ve organik maddelerden, kolloitlerden, bakterilerden,  istenmeyen moleküllerden ve ayrıca tuz ve diğer her türlü iyonlarından ayrılarak  tatlı su halinde karışan  deniz suyundan tatlı ve içme suyu ve/veya az tuzlu kullanma suyu üretilmesidir.
                                                          TARİFNAME
DENİZLERİ BİRLEŞTİREN BOĞAZ VE KANALLARIN   AKINTI SULARINDAN  TATLI SU ÜRETİLMESİ 
Teknik Alan 
Bu buluş, Denizlerle denizleri birbirlerine bağlayan doğal ve yapay boğaz, kanal ve her türlü su yollarında içinde tuz ve her türlü iyon, inorganik ve organik maddeler, kolloitler, bakteriler  ve her türlü istenmeyen moleküller bulunan  yüzey ve/veya alt akıntılı deniz suyunun  kendiliğinden oluşan ideal bar basıncı ve/veya bar basıncı yeterli olmadığında  ideal basınca ulaşmak için basınç takviyesi yapan pompalar vasıtasıyla yarı geçirgen bir membrandan (filtreden) tuz ve her türlü iyon, inorganik ve organik maddeler, kolloitler, bakteriler  ve her türlü istenmeyen moleküllerden arınmış olarak geçerek, aynı membrandın diğer yüzeyi ile aynı yönde basıncı daha düşük akan tatlı suya karışması bu buluşun teknik alanıdır.
Buluşun teknik alanında kullanılan ters osmoz işlemi , Yeryüzünün ilk kurulduğundan beri  bilinen doğal bir prosestir .Canlı varlıklarda bu işlemin işleyişini gözlemlediğimizde  ,yaşayan hücre duvarlarının doğal yarı geçirgen membranlar olduğunu görürüz. Hücre zarı dışında bulunan örneğin; yüksek miktarda tatlı yada tuzlu su veya içinde her türlü çözünmüş mineraller bulunan sular ; hücre zarından tuz ve diğer her türlü maddeleri dışarıda bırakıp süzülerek geçer ve zarın iki tarafındaki yoğunluğu ve basıncı eşitlemeye çalışır. Membranın yarı geçirgen doğal yapısı sayesinde suyun geçişi, içinde her türlü çözünmüş minerallerin membrandan geçişine göre daha kolay olur. Az yoğun çözeltideki su, daha konsantre çözeltiyi seyreltmek ister. İki çözelti arasında konsantrasyon farkı ortaya çıkar ve osmotik basınç farkını belirler. Örneğin;1000 mg/lt toplam çözünmüş farklılık 1 psi osmotik basınç farkına eşittir. Basınç, osmotik basıncı büyük olan (olayımızda, akıntılı  tuzlu deniz suyu )solüsyona uygulandığı zaman suyun geçişi tersine döner ve ters ozmos işlemi kurulmuş olur.Ters ozmos olayında membranın suyu geçirmedeki seçiciliği değişmemiştir. Sadece suyun inceltilmesinin ve arıtımının yönü değişmiştir. Böylece çözünmüş minerallerden suyun ayrıldığı su arıtım tekniği ortaya çıkmış olur. 
Membranın suyun geçişine izin verirken tuzları arkada tutmasının sebebi tuzların çözeltide iyon halinde bulunmasından dolayıdır. Çözeltideki çözünmüş tuzlar katyon (+) veya anyonlar (-) halindedir. İyonlar membrana yaklaştıklarında, kendi doğal yüklerinin yansımasından dolayı reddedilirler. Aynı yükler birbirini iter tıpkı aynı kutupların birbirini itmesi gibi. Yüksüz olan su, membrandan geçerek süzülmüş tarafta yer alır. Katyonlar ve anyonlar çözelti içerisinde dolaşırlar ve bazen birbirleriyle temas edecek kadar yaklaşarak bireysel yüklerini boşaltırlar. Bunlar membrandan rahatlıkla geçerler. Tuzlu su tarafını sürekli durulamak, membranın tıkanmasını engellemek açısından önemlidir. Su, bütün tuzlarını bırakarak membrandan geçtiğinde, tuzlu su konsantrasyonu gitgide artar. Drenaj olmazsa, tuzlu su tarafındaki mineral konsantrasyonu, tuzun çözünmüş limitlerinin üzerine çıkar ve çökelti oluşturarak membran üzerinde tabakalaşır. Tuzlu su tarafındaki aşırı konsantrasyondan kaçınmak amacı ile nüfuz etme hacmi, düşük basınç sisteminde geri alınır. Besleme akımı hacminin, %30-60 oranında korunması ile sağlanır. Ters Ozmos  ile arıtılacak sularda en önemli parametre şüphesiz toplam çözülmemiş madde(TDS) değeridir. TDS bize kullanılan ham su hakkında net bilgiler vermektedir.
Deniz suyu ters ozmos yöntemi ile ekonomik olarak tuzundan arındırılabilir. Tuz oranı ve suyun bileşimi membranların fiziksel ve kimyasal dayanıklılığında önemli rol oynamaktadır. Yüksek tuz oranı ve bunun yol açtığı yüksek ozmotik basınç değerinin, acı su ve deniz suyunda ters ozmosun kullanılabilmesi için 30-80 bar civarında olması gerekmekte ve dolayısıyla maliyet artmaktadır. 30-80 bar civarında bir basınçla akan akıntılı deniz suyu ile çok daha az basınçla akan tatlı akarsuyun aynı yönde birlikte ters ozmosa tabi tutulması durumunda basıncı artırmak için hiçbir başka güç (elektrik) kullanılmayacağından veya çok az elektrik gücüne ihtiyaç duyulacağından  maliyet oranı “0” veya “0” a yakın seviyelerde olacaktır.  Modüllerin ve diğer tesis parçalarının yapısal olarak belli şartlar taşıması zorunluluğu vardır. Bu yöntemin herhangi bir engele uğramadan kullanılabilmesi için acı suyun veya deniz suyunun ön işleme tabi tutulması şarttır. Ön işlem; membran çeşidi, modül sistemi ve işlenecek suyun bileşimi göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Membranı tıkayan ve zarar veren maddeler tesis çalışma verimini düşürür, membran yapısını ve materyalini bozar. Sonuç olarak permead da (membran içinden geçen çözeltide) yüksek tuz miktarı oluşur
Ters osmos membranı genelde poliamid'ten yapılmaktadır. Membran cinsi TFC ( thin film compozite ) olarak isimlendirilmektedir. Membran gözenekleri 1- 10 A ( Angtsröm ) arasındadır. A° santimetrenin milyonda birine eşittir. Delik çapları o kadar küçüktür ki iyonların çoğu da dahil olmak üzere hemen hiç bir şey geçemez. Suyu bu derece ince bir delikten geçirmek için basınçlandırmak gerekir. Bu nedenle sistem belli bir basıncın üzerinde çalışır. Su, Membranlar üzerinde bulunan gözeneklerden yüksek basınç altında geçmeye zorlanır. Bu işlem esnasında su molekülleri yarı geçirgen membrandan geçerken, suyun içerisinde eriyik halde bulunan organik ve inorganik maddeler, tuzlar, ağır metaller, virüsler ve bakteriler geçemez.
Şekillerde görüldüğü gibi, ters ozmos  membranının her iki tarafına baktığımızda , bir tarafa tuzlu deniz suyu ve diğer tarafta tatlı su bulunduğu görülmekte  , eğer tatlı  suyun basıncı tuzlu deniz suyu basıncından fazla yada aynı ise tatlı suyun deniz tarafına geçmesini engellemek için deniz suyu tarafına basınç uygulamamız gerekmektedir. Olayımızda, denizler arasında boğaz ve kanallardan yer değiştiren suların yağışların bol olduğu ve akarsuların debisinin arttığı dönemlerde kanalın dar ve genişliği de dikkate alındığında suyun basıncı artmakta ve basınçlı deniz suyu membrantlara yönlendirildiğinde ters osmoz olayı meydana gelmekte ve membrandın tatlı su tarafında devamlı artan bir su bütçesi oluşmaktadır. . Buluş kapsamında, ters osmoz olayı , denizlerle denizleri birleştiren doğal ve yapay boğaz, kanal ve her türlü su yollarında içinde tuz ve her türlü iyon, inorganik ve organik maddeler, kolloitler, bakteriler  ve her türlü istenmeyen moleküller bulunan  yüzey ve/veya alt akıntılı basınçlı deniz suyunun aynı yöne akan ve akarsu ve göllerden ve yağışlardan toplanan daha az basınçlı tatlı su kaynaklarının membranlarla ayrılarak aynı membrana teması ile deniz suyunun tuz ve diğer çözeltilerden arınarak tatlı su tarafına geçmesi ile  deniz suyunun içme ve kullanma suyu haline getirilerek kanal bölgesindeki tatlı su kaynaklarının çoğaltılması ve şehir şebekesine dahil edilerek kanal çevresi ve kanalın bulunduğu il ve ilçelerin içme ve sanayinin kullanma suyu ihtiyaçlarının büyük oranda çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. 
Önceki Teknik 
Bu buluş, tekniğin bilinen durumunda , denizlerden pompalarla alınan deniz sularının ön işlemden geçirilerek  tuzlu su içersindeki tuz ve diğer iyonlarından ayrılması için pompalarla yüksek basınç verilerek ortadan membran filtresi ile ayrılmış  kaplar içinde  daha az basınçlı tatlı şebeke suyuna doğru akıtılması ile Ters Osmoz yapılarak istenmeyen maddeler ve tuzdan arındırılarak içme kıvamında tatlı su üretilmesinde kullanılan cihazlar bulunmakta ve bu cihazlarla deniz kenarında bulunan sanayi kuruluşları ve konutlara içme ve kullanma suyu sağlanmaktadır.Ancak, önceki teknikte kullanılan tuzlu deniz suyu pompalarla taşınmakta ve şehir şebeke suyu ile ters osmoz olayına sokulduğunda yüksek elektrik enerjisi maliyetleri ve daha önceden birçok harcamalar yapılarak elde edilmiş şebeke suyunun ters osmoz olayında kullanılması ekonomik olmamakta ve yüksek maliyetlerle suyun elde edilmesi sonucunu doğurmaktadır.
 Buluşun Amacı 
Bu buluşla ,denizlerle denizleri  birleştiren boğazlar ve kanalların  yüzey ve/veya alt akıntılı  tuzlu  ve çözelti halindeki  sularının hızı ve debisinin boğaz ve kanallara yapılan düzeneklerle membranlara yönlendirilerek ters osmoz işlemi için sağlanan ideal basınç ile yarı geçirgen bir membrandan (filtreden) geçirilerek, membrandın diğer yüzeyi ile düşük basınçla temasta olan ve aynı yöne akan farklı konsantrasyonlara sahip  tatlı su kaynaklarının  ve  her türlü akarsuların ve/veya şehir şebeke suyuna ideal şartlarda  inorganik ve organik maddelerden, kolloitlerden, bakterilerden ,  istenmeyen moleküllerden ve ayrıca tuz ve diğer her türlü iyonlarından ayrılarak  saf çözelti halinde karışarak  büyük miktarlarda tatlı ve içme suyu ve/veya kullanma suyu üretilmesi amaçlanmıştır. Buluş, çevreye saygılı ve uygulandığı bölgenin ekolojik dengesini koruyan , uygulanan bölgelerdeki denizlerde ve denizleri birleştiren kanallarda  ve akarsularda  ve göllerde yaşayan canlıların yaşamlarının devamı sağlayan  üreme sistemlerini tahrip etmeyen , alandaki kuş hareketliliğine hiçbir menfi tesir yaratmayan , doğa tahribatı yaratmayan bir oluşum ve üretim yöntemidir. 
Şekillerin Açıklaması 
Şekil:1- Denizler arası boğaz veya kanalda ters ozmoz uygulamasının kesiti .
Şekil:2- Ters Ozmos işleminin kanalda perspektif görünüşü.
Şekil:3(a) Membranla ayrılan Tuzlu deniz su kanalı  ve tatlı su kanalının önden görünüşü
Şekil:3(b) Membranlarla ayrılan tuzlu deniz su kanalı ve tatlı su kanalının üstten görünüşü ve     
                 kanallardaki su hareketlerinin şematik çizimi 
Şekil:4-  Membran çizimi 
Şekillerdeki referansların açıklaması 
    (1-A) (A)Denizi
    (1-B) (B)Denizi 
     (1/1)  Kanal giriş ve çıkışları     
      (2)   Tatlı su gölü ve akarsuların toplandığı havza 
(3)   Denizlerle denizleri bağlayan boğaz veya kanal ve/veya su yolu 
    (3/1)  Kanal tabanı
(4)   Tatlı su kaynağı –göl,akarsu ve tatlı su kaynakları- 
(5)   Ters osmoz arıtma su kanalı (tatlı su kanalı) 
     (5/1) Tatlı su kanalındaki osmoz işleminden önceki su seviyesi 
(6)   Ters osmoz filtreleri (membrand)
(7)  Göle Dere ve akarsu girişleri 
(10) Boğaz ve kanalda basınçlı su yönlendirme düzenekleri ve su pompaları
(11) Ters osmoz işlemi(tuzlu su kanalından  tatlı su kanalına arıtılmış tatlı su 
             aktarımı ) ters osmoz kanalındaki tatlı su ile Tuzlu su eşitlenene kadar   Kanal   
       boyunca devam eder. 
    (10)  Kanalın sağ ve/veya  sol yanlarında yapılan ters ozmosu gösteren  şemalar.    
    (11)  Toplam Çözülmemiş Madde (Tuzlu Su% 018 TDS*15.000 -20.000 Mg/lt)
    (12)   Arıtılmış dağıtıma hazır tatlı su deposu
    (13)   Sahil şeridi
    (14)   göl, akarsu ve tatlı su kaynakları tabanı 
    (15)  Membran değiştirme kanalı 
    (16) İçinde organik ve inorganik maddeler ile istenmeyen moleküllerin bulunduğu tuzlu
            deniz suyu.
    (17) Tuzlu deniz suyu kanalından membranlara doğru su pompaları ile yapılan geçirgen ideal basınç
    (18)   Basınçlı deniz suyu ( 30-80 bar)
Buluşun Açıklaması 
Buluş, (şekil:1) Denizlerle (1-A) denizleri (1-B) birbirlerine bağlayan doğal boğaz ve/veya  yapay kanal ve her türlü su yollarında (3)  içinde tuz ve her türlü iyon, inorganik ve organik maddeler, kolloitler, bakteriler  ve her türlü istenmeyen moleküller bulunan  yüzey ve/veya alt akıntılı deniz suyunun   kendiliğinden ve/veya suyun yönlendirilme düzenekleri (8) ile oluşan ideal bar basıncı ve/veya bar basıncı yeterli olmadığında  ideal basınca ulaşmak için basınç takviyesi yapan basınçlı su yönlendirme düzenekleri ve su pompaları (8) vasıtasıyla denizleri birbirine bağlayan kanalın sağ ve/veya sol yanlarına ters ozmos için  (10) özel olarak imal edilen ve monte edilen  yarı geçirgen  membranlardan (filtrelerden) (6) denizleri birbirlerine bağlayan kanalın geçtiği yerdeki tatlı su gölü ve akarsuların toplandığı havzaya (2) dökülen  tatlı su kaynaklarının  -göl akarsu ve tatlı su kaynaklarının- (4) kanal çevresine yönlendirilerek içinde  tuzlu su taşıyan kanala paralel ve bitişik olarak  aynı yönde akması için doğal boğaz ve/veya yapay kanalın her iki yanında tesis edilen ters ozmos arıtma su kanalı (tatlı su kanalı) (5) ile tuzlu su kanalı arasına monte edilen membranlar (6) boyunca  ters ozmos işlemi sırasında (tuzlu su kanalından tatlı su kanalına arıtılmış tatlı su aktarımı)  tatlı su ile tuzlu su eşitlenene kadar akmaya devam ederek (9) tuz ve her türlü iyon, inorganik ve organik maddeler, kolloitler, bakteriler  ve her türlü istenmeyen moleküllerden arınmış olarak tatlı ve içilebilir ve/veya kullanım suyu olarak tatlı su kanallarına geçerek (5), aynı membrandın diğer yüzeyi ile aynı yönde basıncı daha düşük akan tatlı suya karışması ile  deniz suyundan tatlı içme ve kullanım suyu elde edilerek arıtılmış dağıtıma hazır tatlı suyun depolanarak (12) şehir şebekesine pompalanması yöntemidir. Şekil:3(a) ve şekil:3(b) ‘de görüldüğü gibi kanal boyunca tatlı su ile tuzlu su eşitlenene kadar hesaplanacak  bir uzunluk ve yükseklikte aşırı basınca dayanıklı membranlarla tuzlu deniz suyunun aktığı kanal ve/veya boğazla , çevre göl ve akarsuların tatlı sularının aktığı kanal’ın birbirlerine temas ettiği membran bölgesi üzerine membranların tıkanmasının önlenmesi ve değiştirilmesi için Membran değiştirme kanalı(15) yapılmakta ve bu kanalın üzeri  beton tavanla (bazı yerlerde hava delikleri bırakılarak) kapatılarak kanal üzerinde yaya yollarının yapılması sağlanmaktadır.Aynı şekilde tatlı su kanallarının da üzerleri  (bazı yerlerde kanalın hava alması ve suyun basıncının ayarlanması için mazgallar bırakılarak) kalın beton tavanla örtülmekte ve üzerinden yaya veya otomobillerin geçmesine müsait yol olarak kullanımı sağlanabilmektedir.[şekil:3(a)]
Yöntemin işleyişine en uygun alanlar, Şekil:1’de görüldüğü gibi denizlerle denizleri birleştiren veya aynı denizin akıntı alanında oluşan veya gelgit akıntısı sırasında suların kabarması ve çekilmesi sırasında oluşabilecek durumlarla ,  doğal boğazlar  ve yapay olarak açılan kanallarda oluşan tuzlu deniz suyu  akıntılarına aralarındaki membranlarla  birbirlerine temas etmesi sağlanan  aynı yönde paralel akan tatlı su taşıyan akarsular veya şehir şebeke sularının oluşturduğu kanallardır. Buna örnek olarak Karadeniz’le Marmara denizini birleştirecek/birleştiren “kanal İstanbul’un geçeceği güzergahların doğal tatlı su kaynakları , dere ve akarsular ile nehirlerin girişlerinin oluşturduğu(7) göllerden ve/veya  bu göller ve akarsuların havzalarından ve/veya yakınından geçecek olması , Karadenizden Marmara denizine doğru (şekil:2) takribi 150-200 metre genişliğinde ve 25-60 metre derinliğinde takriben 40-56 km uzunluğundaki kanaldan Karadenizden Marmara denizine asırlar boyu  her yıl akacak olan 50-83 Km3/yıl veya 130 km3 /yıl tuzlu Karadeniz suyu yatağı olan kanal İstanbul’un (3) (3/1)  bu bölgelerde bulunan  akarsu toplama havzalarından geçecek olması ile Karadeniz’in tuzlu ve nispeten organik ve inorganik maddeleri ile her türlü istenmeyen moleküller  ve zararlı maddeler bulunan sularının bu havzada bulunan tatlı su kaynaklarının  yönlendirildiği tatlı su kanalları (5) ile aralarında oluşturulan dayanıklı ve gözenekleri 1- 10 A ( Angström ) arasında, santimetrenin milyonda biri ( 0,1 nanometre veya 100 pikometreye) eşit ve/veya nano ölçekli geçirgenliği olan membranlar veya ideal geçirgenliği olan membranlar  vasıtasıyla basınç altında ters osmoz yöntemiyle tuzdan ve hertürlü zararlı madde  ve atıklardan arındırılarak tatlı içme ve kullanma suyu olarak  tatlı su kanalına (5) geçiş yaparak,tatlı su kanalındaki osmoz işleminden önceki su seviyesini yükselterek (5/1) şehir şebekesine daha fazla tatlı içme ve kullanma suyu gönderilmesinin uygulamaya konması üzerinde  projelendirilerek bir çalışma yapılmasının sağlanabilmesi bu buluşa bir örnek olarak gösterilebilir. Bu buluşla, hem tuzlu deniz suları arındırılarak içme ve kullanma suyu elde edilecek ve hem de bölgenin doğal su kaynakları hiçbir kayba uğramadan ve bölgede bulunan durugöl, sazlıdere ve barajı ile Küçükçekmece ve/veya Büyükçekmece gölü ve buralara dökülen akarsuların hiçbirinin zarar görmeden bu yolla korunması ve değerlendirilmesi ve işlevlerine daha verimli bir şekilde devam etmeleri sağlanabilecektir. Bu buluş kapsamındaki yöntemle , bölgedeki akarsu ,göl ve göletlerin ortadan kaldırılması önlenebileceği gibi doğal su kaynaklarında bulunan bölgeye özgü canlıların yaşantıları daha uygun yaşama ortamında devam edebilecek ,tarım arazilerinin daha fazla ve sulama standartları ve kalitesi yükselen bölgede azda olsa var olan tuzlu sudan tamamen arınmış olan tatlı sularla  sulanması ve bölgenin florasının da korunması  sağlanmış olacak ve bu yönden de çevreye saygılı bir proje geliştirilebilmesine örnek teşkil edebilecek bir buluş olarak bir çok fayda sağlayabilecektir. Bu buluş, tüm dünya’da , buluş kapsamındaki şartları sağlayan her oluşumda uygulanabilecek olup basınçlı tuzlu deniz suyu ile aynı yönde akan yada akıtılan az basınçlı  tatlı suyla arasındaki membranlar kullanılarak ters ozmos işlemi ile tuzlu deniz suyunun arıtılıp içme ve kullanma suyu elde edilmesi sağlanabilecektir.  
Buluşun Sanayiye Uygulanma Biçimi 
Yukarıda bahsedilen  amaçlara hizmet eden , çevreye ve doğaya saygılı , kanal ve boğazların yakınında veya geçtikleri yerde bulunan su kaynakları , göller,akarsular,dere ve ırmak gibi tatlı su kaynaklarının flora ve faunasına hiçbir zarar vermeyen ,akarsu ve göllerde yaşayan canlıların yaşam şartlarını olumlu yönde düzenleyen  , buluş kapsamında deniz suyundan üretilerek şehir şebekesi yoluyla içme suyu ve kullanma suyu olarak topluma ve sanayinin hizmetine tahsis edilebilir ve sanayide kullanıma uygulanabilir yapıdadır.  
HİÇBİR İNCELEME VE ARAŞTIRMA YAPMADAN KANALIN AÇIKLANMASINDAN BİR GÜN SONRA  DAHA DOĞRUSU HİÇBİR FİKİR ÜRETMEDEN ÖNYARGILI VE AYKIRI DÜŞÜNEN BİLİM İNSANLARI 
                                                            İLE 
                SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ  GÖRÜŞLERİ 


    Kanal İstanbul projesi neler getiriyor neler götürüyor ?
Mayıs 1, 2011 tarihinde yayımlandı        by oseanograf
İTÜ Maden Fakültesi’nden Prof. Dr.Naci Görür, ‘çılgın’ proje için, “Hayata geçirilecekse İstanbul depreme hazırlandıktan sonra geçirilmeli” dedi. Görür, kanal projesi için en uygun güzergâhın Büyükçekmece-Durugöl (Çatalca) arası olduğunu söyledi
02:30 | 30 Nisan 2011     ÖNAY YILMAZ İstanbul
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Karadeniz ile Marmara Denizi’ni birleştirecek bir kanal açma fikrinin yeni düşünülmüş bir fikir olmadığını belirterek, “Osmanlı’dan yakın tarihimize kadar zaman zaman siyasiler ve bilim adamları tarafından gündeme getirilmiştir. Ancak, bugünkü koşullarda ve bu şekilde gündeme getirilmiş olması gerçekten düşündürücü ve üzücüdür” dedi.
‘Depreme hazırlık yapılmalı’
Marmara Bölgesi’nin ve İstanbul’un büyük bir deprem tehdidi altında olduğunu anlatan Görür, “Yapı stokunun yüzde 60’ının gecekondu, kaçak veya mühendislik hizmeti görmemiş yapılardan meydana gelmiş olduğu, yetkililerin kendi ifadeleridir. 2029’a kadar büyük bir depremin olma olasılığının yüzde 62 olduğu kentte normalde çok ciddi bir depreme hazırlık çalışması beklerken, İstanbul’a ikinci bir boğaz adı altında fantastik bir projenin ortaya atılması trajikomik bir durum” diye konuştu. Görür, projenin yol açacağı olumsuzlukları şöyle sıraladı:
- Proje, İstanbul bölgesinde nüfusu artıracak ve olası depremde can ve mal kaybının artmasına neden olabilecektir.
- Seçilmiş olan kanal güzergâhındaki Eosen-Miyosen yaşlı zeminin genellikle sağlam olmayışı ve kayma, göçme, sıkışma ve sıvılaşma gibi olaylara müsait olması nedeniyle kanal içerisinde ve çevresinde yapılacak olan yapılaşmalarda sorunlar yaratacaktır.
- Kanalı çevreleyen karasal alanlardaki akarsu drenaj sistemi zamanla değişecektir. Kanal çevresindeki alanlarda yeraltı su sistemi değişime uğrayacaktır.
- İnşa edilecek kanalın sığ olmasından dolayı muhtemelen burada İstanbul Boğazı’ndaki gibi iki yönlü bir akıntı sistemi gelişemeyecek ve bu nedenle de binlerce metreküp Karadeniz suyu Marmara’ya dolacaktır. Yeni oluşacak olan bu su dolaşım sistemi tüm Marmara’da önlenemez bir kirliliğe neden olabilecektir.
- Kanal açımı sırasında milyonlarca ton malzeme kazılacaktır. Bu malzeme en yakın yerlerde depolanacaktır. Bölgedeki topografya ve ekosisteme büyük bir zarar verilecektir. Gene de kanal açılması öngörülürse, en uygun yer Büyükçekmece-Durugöl (Çatalca) arasında olmalıdır. Çünkü buranın topografik özellikleri belirli bir eşik dışında daha ekonomik kazı yapılmasına uygundur. İkinci bir alternatif ise İzmit Körfezi, Sapanca Gölü ve Sakarya Nehri boyunca Karadeniz kıyısındaki Karasu’ya kadar olan bir güzergâhtır.
Greenpeace: Kanal İstanbul çevre felaketi yaratacak
T24- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kanal İstanbul” projesi ile ilgili tartışmalar giderek büyüyor. 
Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Özesmi, projenin İstanbul’un su kaynaklarını bitireceğine, deniz kimyasını bozarak canlıların yok olmasına yol açacağına ve tarım-orman arazilerini olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiyor.
Projenin yaratacağı olası çevre felaketlerini bianet’e anlatan Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi, projenin hayata geçmesi durumunda deniz canlılarının, su havzalarının, verimli tarım alanlarının ve ormanların ciddi şekilde olumsuz etkileneceğini söylüyor.
“Proje çevre felaketi yaratacak”
İstanbul’un susuz kalacağını ve balık popülasyonunda ciddi düşüş olacağını, ayrıca Trakya’ya ait endemik bitki türlerinin yok olabileceğini iddia eden Özesmi, sözlerine şöyle devam ediyor:
* Biz projeyi sunulan biçimiyle değerlendirdik. Ancak bütün detayları ortaya çıkmadan kesin veriler söylemek mümkün değil.
* Halkın bilgiye erişim hakkını gözeterek ve Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) yapılarak bütün araştırmalar yapıldıktan sonra ortaya çıkan tabloya göre Greenpeace de bu projeyi değerlendirecek.
* Ancak verilen şu an ki bilgiler gösteriyor ki, böyle bir değerlendirmeye dahi gerek yok. Çünkü bu proje tam anlamıyla çevre felaketi yaratacak özelliklere sahip.
“Denizden ormanlara, bitkilerden tarım arazilerine…”
* Bu koca koca denizlerin kimyasının, tuzluluk oranlarının değişmesinden tutun İstanbul’a su sağlayan su havzalarının ortasından kanal geçirilerek bütün su rejiminin hidrolojisinin bozulmasına kadar, orada yaşayan Trakya’nın son ormanlarına ve sadece bu bölgede bulunan bitki örtülerinin ortadan kalkmasına yol açacak. Aynı zamanda Trakya’da son derece azalan verimli tarım arazilerinin yapılaşmaya açılması anlamına gelir.
* Dolayısıyla bu projenin ÇED’nin yapılmasına dahi gerek yoktur; her şey son derece açık ve net çünkü. Böylesine bir çevresel felaketi görmek için ÇED’e ihtiyaç yok.
“İstanbul’u susuz bırakacak bir proje”
* Devlet yetkililerinin olaya bu açıdan bakmadığını hem üçüncü köprüden, hem otoyol projelerinden hem de nükleer santral projesinden görüyoruz. Hatta yönetmelikte yapılan bir değişiklikle bunları çevresel etki değerlendirmesinden muaf bırakma konusunda da yapılan bir takım düzenlemeler var.
* İstanbul’un şu an zaten bir su sorunu var. Melen’den koca borularla İstanbul’a su getiriyoruz ve Melen Çayı’nın suyunu çalmış oluyoruz. Aynı şeyi Trakya’da yapıyoruz. İstanbul’un ekolojik ayak izine baktığımız zaman bütün ülke kaynaklarını bir şekilde sömürerek oraları fakirleştiriyor. Dolayısıyla böyle bir kanal da bunun devamı. Bu İstanbul’u susuz bırakacak bir projedir. İstanbul’a ikinci bir boğaz yapılmıyor, İstanbul’un elinden suyu alınıyor.
* Yapılması planlanan kanalın deniz kimyasındaki değişimlere neden olacağı, denizlerdeki tuzluluk oranlarının değişmesine neden olacağını söyleniyor. Milyonlarca yıldır buraya uyum sağlamış balık popülasyonlarının çok ciddi şekilde etkilenmesi, bunun sonucuna balık popülasyonlarında ciddi düşüşler yaşanmasına neden olabilir. Bu da yine bu projenin ekonomik açıdan kayıp olacağının göstergelerinden birisidir.
Başbakan Erdoğan’ın dün açıkladığı Kanal İstanbul Projesi’ne yönelik çeşitli eleştiriler geldi
28 Nisan 2011 – 08:
 Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı “Kanal İstanbul Projesi”ne ilişkin olarak çevreciler doğal sisteme yapay müdahalelerin ne gibi değişimler getireceğini bilemeyeceğimiz konusunda uyardı. Bazı çevreciler de çıkan hafriyatın ne olacağı sorusunu sordu. İşte çevrecilerin görüşleri…
Su dengesi değişir
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam  : “Doğal olarak oluşmuş bir sistemi öyle yapay müdahaleler yaparsanız, ne olacağını kestiremezsiniz. Boğazlardaki su rejimini değiştirirseniz, İstanbul’un kanalizasyon deşarj sistemini mahvedebilirsiniz. İstanbul’un kanalizasyonu boğazın altına veriliyor ve bu su Karadeniz’e gidiyor. Daha açık bir ifadeyle Karadeniz Marmara’ya bir musluktan boşalıyordu, şimdi ikinci musluğu açarsanız Karadeniz’deki su dengesini değiştirirseniz, ne olacağı kestirilemez. Balık olsun, üst akıntısı olsun, su rejimi olsun. Marmara’nın su bütçesi ile oynamaya başlarsanız sistemin nasıl cevap vereceğini hiç kestiremezsiniz.”
Hafriyatı ne olacak?
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir:
 “25 metre derinliğinde, 150 metre genişliğinde, 45 kilometre uzunluğunda bir kanal açmak demek, 168 milyon 750 bin metreküp toprak harfiyatı demek. Bu da yaklaşık 17 milyon kamyon harfiyat demek. Buradan çıkacak toprağı İstanbul’un üzerine sersen, İstanbul’un yüzölçümünü 10 santimetre yükseltirsin. Bu alanda çok ciddi ekolojik tahribat ve orman katliamı yapılacak, çok ciddi bir kentleşme problemi olacak. ”
Alternatif öneri lazım
Orman Mühendisleri Odası Başkanı Muhammet Saçma: “Bizim önerimiz, Büyükçekmece’den, Ormanlı köyü civarına uzanacak bir güzergah. Bu da kısmen coğrafi yapısı itibariyle de kanal geçirmeye uygun bir yer. Hem mesafe daha kısa, hem de ormandan geçecek bölümü 7-8 kilometre. Bu güzergahın hem maliyeti azaltacağını, hem doğaya daha az zarar vereceğini düşünüyoruz. Bu gibi şeyler ihtiyaçsa ‘karşıyız’ demek doğru değil, alternatif öneriler sunmak lazım. ”
Ormanlar için tehlike     Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Emine Girgin: “Proje kuzey ormanları için büyük tehdit. Zaten İstanbul şu anda yaşanılabilir sınırların çok çok üzerinde. Bu şehre yeni ulaşım yerlerinin yapılmaması gerekiyor. Çünkü her yapılan beton yapıtlar şehir dokusuna zarar veriyor.”
Görüş alınmamış
İstanbul Çevre Federasyonu Konseyi Başkanı Tunay Gürsel: “Bazı kamu ve kurumlar buna gerek duymadan projeyi yapıyor ve uyguluyor. Bu kuruluşların dışında Şehir Plancıları Odası Türkiye Mimarlar Mühendisler Birliği’nin bu projeyi nasıl değerlendireceği de önemli. Ama anlaşılan o ki hiçbir kesimin görüşü alınmamış

Bu sayfada yer alan inceleme ve araştırmalar ile üretilen fikirler Fikir ve sanat eserleri mevzuatları ile koruma altında olup,izinsiz alıntı yapılamaz,yayınlanamaz ve üretilen fikirler ticari amaçlarla kullanılamaz.
                                                                 

KANAL İSTANBUL'DA OLUŞACAK AKINTIDAN ELEKTRİK ÜRETMEK